

Esas No: 2015/4074
Karar No: 2015/4074
Karar Tarihi: 10/10/2019
AYM 2015/4074 Başvuru Numaralı HALİT ESAT BEŞOK Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
HALİT ESAT BEŞOK BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2015/4074) |
|
Karar Tarihi: 10/10/2019 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Engin YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Recep KÖMÜRCÜ |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Recai AKYEL |
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU |
Raportör |
: |
Özgür DUMAN |
Başvurucu |
: |
Halit Esat BEŞOK |
Vekili |
: |
Av. Ersan ŞEN |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza kovuşturması neticesinde suçtan elde edilen mal
varlığının müsadere edilmesine karar verilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının
ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 5/3/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön
incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm Başkanı tarafından başvuruların kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
6. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
7. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda
bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili
olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucunun cürüm işlemek için teşekkül oluşturma suçundan
cezalandırılması istemiyle İzmir Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet
Başsavcılığının 3/4/2002 tarihli iddianamesiyle İzmir 1 No.lu Devlet Güvenlik
Mahkemesinde kamu davası açılmıştır. İddianamede; başvurucu ve diğer sanık
kardeşi E.B.nin piyasaya yüksek faizle borç para
verdikleri ve kumar oynattıkları, bu alacaklarına karşılık aldıkları çek ve
senetleri tahsil etmek için öldürme ve yaralama suçlarına karıştıkları
belirtilmiştir.
10. Yapılan yargılama neticesinde Mahkeme 4/3/2003 tarihinde,
başvurucunun suç işlemek için örgüt kurma ve yönetme suçunu işlediği
gerekçesiyle 30/7/1999 tarihli ve 4422 sayılı mülga Çıkar Amaçlı Suç
Örgütleriyle Mücadele Kanunu"nun 1. maddesi uyarınca ve örgütün silahlı olduğu
da gözetilerek 1/3 oranında arttırım yapılıp takdiren 1/6 oranında indirim de yapıldıktan sonra netice
olarak üç yıl dört ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Mahkeme ayrıca "sanıklara miras yoluyla
intikal eden taşınmazlar dışında kalan, suçtan elde edilen ve suçtan doğan
değer ve ürünler ile suçtan doğan yararın devlete intikaline"
karar vermiştir. Bu karar Yargıtayca -başvuru formu
ve eklerinde belirtilmeyen bir tarihte- onanmak suretiyle kesinleşmiştir.
11. Kararın kesinleşmesinden sonra Mahkeme 9/8/2003 tarihli ek
karar ile gerek soruşturma gerekse de yargılama aşamasında sanıkların mal varlıklarının
araştırılmadığı gerekçesiyle infazda kolaylık sağlanması amacıyla Mali Suçları
Araştırma Kurulu Başkanlığına (MASAK) yazı yazılarak sanıkların suç tarihi olan
2/12/2001 tarihi itibarıyla mal varlıklarının ayrı ayrı tespitinin yapılarak
bildirilmesine karar vermiştir.
12. Cumhuriyet Başsavcılığı 10/3/2004 tarihinde, anılan karar
doğrultusunda başvurucunun ve sanık G.T.nin
malvarlıklarının araştırılması için MASAK"a bir yazı
göndermiştir.
13. MASAK tarafından düzenlenen 29/9/2004 tarihli raporda;
başvurucunun İzmir"in Konak ilçesine bağlı Alsancak Mahallesi"nde bulunan 1222
ada 43 parsel, İzmir"in Menemen ilçesine bağlı Koyundere
Mahallesi"nde bulunan 1297 parsel ve İzmir"in Bornova ilçesine bağlı Çamdibi köyünde bulunan 7537 sayılı parsel sayılı
taşınmazlarda hisselerinin bulunduğu ve ayrıca bir banka şubesinde 62.497.593
TL (eski TL ile) tutarında mevduatının olduğu belirtilmiştir.
14. Mahkeme 18/11/2014 tarihli bir yazı ile kararın
kesinleştiğini açıklamak suretiyle başvurucuya ait banka hesabındaki paranın ve
söz konusu taşınmazlardaki başvurucuya ait hisselerin devlete intikali için
gereğinin yapılmasını bildirmiştir.
15. İzmir Defterdarlığının talebi üzerine başvurucunun banka
hesabında kalan 48,17 TL tutarındaki parasının 5/1/2005 tarihinde Hazineye ait
başka bir bankadaki hesaba aktarılmıştır. Defterdarlık ayrıca İzmir"in Bornova
ilçesinde bulunan taşınmazdaki 2/12 hissenin 16/5/2015 tarihinde Hazine adına
tescil edildiğini bildirmiştir.
16. Mahkeme 2/6/2005 tarihinde; başvurucu adına İzmir"in Konak
ilçesine bağlı Alsancak Mahallesi"nde bulunan 1222 ada 43 parsel sayılı
taşınmazın Maliye Hazinesi adına tescilinin sağlanması için daha önce
14/10/1999 tarihinde verilen tedbir kararının kaldırılmasına karar vermiştir.
Mahkeme 29/11/2007 tarihinde de Hazine adına tescil edilmek üzere başvurucunun
Menemen ilçesinde bulunan anılan taşınmazı üzerindeki tedbiri kaldırmıştır.
17. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun
yürürlüğe girmesi üzerine kesinleşen mahkûmiyetin uyarlanması için dosyayı
yeniden ele alan İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 24/6/2005 tarihli kararı
Yargıtay 9. Ceza Dairesince 22/11/2011 tarihinde uyarlamanın hatalı yapıldığı
gerekçesiyle bozulmuştur.
18. Bozma kararına uyan Mahkeme 19/4/2012 tarihinde yeniden
uyarlama yapmış, başvurucunun silahlı suç örgütü kurma ve yönetme suçundan 5237
sayılı Kanun"un 220. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları ile takdiren indirime ilişkin 62. maddesi uyarınca iki yıl bir
ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Mahkeme ayrıca
başvurucunun mirastan intikal eden mal varlıkları dışında suç işlenmesi ile
elde edilen ve suçun işlenmesi nedeniyle sağlanan maddi menfaatler ile bunların
değerlendirilmesi ya da dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik kazançların
müsadere edilmesine karar vermiştir. Kararda olay tarihi itibarıyla yürürlükte
olan 4422 sayılı mülga Kanun"un 1. maddesinin dördüncü fıkrası ile sonradan
yürürlüğe giren 5237 sayılı Kanun"un 55. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
aynı nitelikte olduğu ve bu hususta uyarlama yapılmasının gerekli olmadığı
belirtilmiştir.
19. Başvurucu ve katılan Maliye Hazinesi tarafından temyiz
edilen karar Yargıtay 8. Ceza Dairesince 28/11/2014 tarihinde onanmıştır.
20. Nihai karardan 17/2/2015 tarihinde başvurucu haberdar
olmuştur.
21. Başvurucu 5/3/2015 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
22. 4422 sayılı mülga Kanun"un 1. maddesinin ilgili kısımları
şöyledir:
"Doğrudan veya dolaylı biçimde bir
kurumun, kuruluşun veya teşebbüsün yönetim ve denetimini ele geçirmek, kamu
hizmetlerinde, basın ve yayın kuruluşları üzerinde, ihale, imtiyaz ve ruhsat
işlemlerinde nüfuz ve denetim elde etmek, ekonomik faaliyetlerde kartel ve
tröst yaratmak, madde ve eşyanın azalmasını ve darlığını, fiyatların düşmesini
veya artmasını temin etmek, kendilerine veya başkalarına haksız çıkar sağlamak,
seçimlerde oy elde etmek veya seçimleri engellemek maksadıyla zor veya tehdit
uygulamak veya kişileri kendilerine tâbi kılmaya zorlamak veya mensupları arasında
her ne suretle olursa olsun açık veya gizli işbirliği yapmak suretiyle yıldırma
veya korkutma veya sindirme gücünü kullanarak suç işlemek için örgüt kuranlara
veya örgütü yönetenlere veya örgüt adına faaliyette bulunanlara veya bilerek
hizmet yüklenenlere sadece bu nedenle üç yıldan altı yıla kadar; örgüte üye
olanlara iki yıldan dört yıla kadar ağır hapis cezası verilir.
Örgüt silahlı ise, yukarıda yazılı hallerde
verilecek ceza üçte birden yarıya kadar artırılır. Henüz hiç bir silahlı eyleme
teşebbüs edilmemiş olsa bile, silahlar veya patlayıcı maddeler örgütün amaçları
doğrultusunda hazırlanmış veya elde bulundurulmuş ise, örgüt silahlı sayılır.
...
Suçun işlenmesine ayrılan veya suçun
işlenmesinde kullanılan veya suçtan doğan değer veya ürünlerin veya bunlar
yerine geçen şeylerin ve müsaderesi gereken her türlü eşyanın gelirlerinin veya
suçtan doğan her türlü yararın Devlete intikaline hükmolunur.
..."
23. 4422 sayılı mülga Kanun"un 6. maddesi şöyledir:
"13. 11.1996 tarihli ve 4208 sayılı Kanun
hükümleri saklı kalmak üzere; bu Kanunun 1 inci maddesinde yazılı suçları
işlediğine dair kuvvetli şüpheler bulunan kişilerin bu Kanun kapsamındaki
fiillerinden elde ettikleri hususunda kuvvetli şüphe bulunan her türlü menkul
ve gayrimenkullerine soruşturma sırasında el konulmasına; bankalar ve banka
dışı malî kurumlar ile diğer gerçek ve tüzel kişiler nezdindeki, kiralık kasa
mevcutları da dahil olmak üzere hak ve alacakları üzerindeki tasarruf
yetkisinin tamamen veya kısmen kaldırılmasına, bir tevdi mahalline
yatırılmasına, hak ve alacaklar ile mal, kıymetli evrak, nakit ve sair
değerlerin idaresi için diğer tedbirlerin alınmasına karar verilebilir.
Yukarıdaki fıkrada belirtilen mal varlığının
yurt içinde ve yurt dışında araştırılması, incelenmesi, tespiti ve değerlerinin
takdiri, ilgili Cumhuriyet savcılığınca istendiğinde, Maliye Bakanlığı Malî
Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı tarafından yerine getirilir.
Birinci fıkrada belirtilen mal varlığının meşruluğu
anlaşıldığında el koyma tedbirine karar verilmez veya verilmiş olan karar
kaldırılır.
Sanık mahkûm edildiğinde söz konusu mal
varlığı Devlete intikal eder."
24. 5237 sayılı Kanun"un 55. maddesi şöyledir:
"(1) Suçun işlenmesi ile elde edilen veya
suçun konusunu oluşturan ya da suçun işlenmesi için sağlanan maddi menfaatler
ile bunların değerlendirilmesi veya dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan ekonomik
kazançların müsaderesine karar verilir. Bu fıkra hükmüne göre müsadere kararı
verilebilmesi için maddi menfaatin suçun mağduruna iade edilememesi gerekir.
(2)
Müsadere konusu eşya veya maddi menfaatlere elkonulamadığı
veya bunların merciine teslim edilmediği hallerde, bunların karşılığını
oluşturan değerlerin müsaderesine hükmedilir.
(3)
(Ek: 26/6/2009 – 5918/2 md.) Bu madde kapsamına giren
eşyanın müsadere edilebilmesi için, eşyayı sonradan iktisap eden kişinin
22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanununun iyiniyetin
korunmasına ilişkin hükümlerinden yararlanamıyor olması gerekir."
25. 5237 sayılı Kanun"un 220. maddesinin ilgili kısımları
şöyledir:
"(1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek
amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye
sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması
halinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak,
örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.
...
(3)
Örgütün silahlı olması halinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza dörtte
birinden yarısına kadar artırılır."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
26. Mahkemenin 10/10/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
ve Bakanlık Görüşü
27. Başvurucu müsadere kararının bütün mal varlığı hakkında
verildiğinden dolayı Anayasa"nın 38. maddesinin dokuzuncu fıkrasında öngörülen
genel müsadere yasağına aykırı davranıldığından yakınmıştır. Başvurucuya göre
derece mahkemelerince işlendiği belirtilen suçtan elde edilen mal varlığı değerlerinin
tespit edilerek yalnızca bu mal varlığı yönünden müsadere tedbirinin
uygulanması gerekirdi. Başvurucu somut olayda ise Mahkemenin ek kararına
istinaden MASAK tarafından suçtan elde edilip edilmediği belirlenmeden bütün
mal varlığı hakkında müsadere tedbirinin uygulanmasının başvurucunun mülkiyet
hakkına ölçüsüz bir müdahaleye yol açtığını belirtmiştir. Başvurucu sonuç
olarak mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
28. Bakanlık görüşünde; müsadere kararının 9/12/2003 tarihinde
kesinleştiği belirtilerek bu hususun kabul edilebilirlik yönünden dikkate
alınması gerektiği vurgulanmıştır. Esas yönünden ise müdahalenin kanuni
dayanağının olduğu ve çıkar amaçlı suç örgütleriyle mücadele yönünde meşru bir
amacının da bulunduğu belirtilmiştir. Bakanlık ayrıca kazanç müsaderesinin
uygulamada ek kararla da verilebileceğini, yerel mahkemenin miras yoluyla elde
edilen malları kapsam dışında bıraktığını, her ne kadar yerel mahkemece hangi
malların suçtan elde edildiği belirtilmemiş ise de infaz aşamasında MASAK
raporuyla belirlenen taşınmazlar için tedbir konulduğunu ifade etmiştir.
Bakanlık infaz aşamasındaki kararlara ise itiraz edilmediğini ifade ederek
müdahalenin ölçülü olduğu görüşünü bildirmiştir.
29. Başvurucu cevap dilekçesinde, başvurunun 19/4/2012 tarihli
mahkûmiyet ve 28/11/2014 tarihli temyiz onama kararı sonrasında yapıldığı ve
mülkiyet hakkının ihlalinin devam etmekte olduğunu vurgulamıştır. Başvurucu
ayrıca yerel mahkemenin başvurucunun bütün mal varlığı değerinin tespiti yoluna
giderek suçtan elde edilen veya edilmeyen ayrımı yapmadığını belirtmiştir.
Başvurucuya göre bu durum genel müsadere yasağına aykırılık teşkil etmektedir.
B. Değerlendirme
30. İddianın değerlendirilmesinde esas alınacak Anayasa’nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı
35. maddesi şöyledir:
“Herkes,
mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına
aykırı olamaz.”
1. Genel İlkeler
31. Anayasa ve 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un geçici 1.
maddesinin (8) numaralı fıkrası uyarınca Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından
yetkisinin başlangıcı 23/9/2012 tarihi olup Anayasa Mahkemesi ancak bu tarihten
sonra kesinleşen nihai işlem ve kararlar aleyhine yapılan bireysel başvuruları
inceleyebilecektir. Bu açık düzenlemeler karşısında anılan tarihten önce
kesinleşmiş nihai işlem ve kararları da içerecek şekilde yetki kapsamının
genişletilmesi mümkün değildir. Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından
yetkisiyle ilgili bu düzenlemelerin kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle
bireysel başvurunun tüm aşamalarında resen dikkate alınması gerekir (Ahmet Melih Acar, B. No: 2012/329, 12/2/2013,
§ 15; G.S., B. No: 2012/832,
12/2/2013, § 14).
32. Anayasa Mahkemesinin zaman bakımından yetkisini doğru olarak
belirleyebilmek için kesinleşen nihai işlem ve kararın tarihinin yanı sıra
gerçekleştiği iddia edilen müdahalenin zamanını da doğru tespit etmek gerekir.
Bu tespit yapılırken müdahaleyi oluşturan olaylar ve ihlal edildiği iddia
olunan hakkın kapsamı birlikte değerlendirilmelidir (Zeycan Yedigöl [GK], B. No:
2013/1566, 10/12/2015, § 31).
33. Anayasa Mahkemesi ayrıca mülkiyetten yoksun bırakma
şeklindeki mülkiyet hakkına yapılan müdahalelerin kural olarak anlık eylemler
olup sürekli bir müdahale oluşturmadığını belirtmiştir (Agavni Mari Hazaryan ve
diğerleri, B. No: 2014/4715, 15/6/2016, § 114). Bununla birlikte
Anayasa Mahkemesi, zaman bakımından yetki içinde sonuçlanmış olmak kaydıyla
kamu makamlarınca müdahalenin incelenerek esası hakkında bir karar verilmesi
veya müdahaleyle ilgili tanınan tazminat ve benzeri bir yolun mevcut olması
durumlarını da dikkate alarak değerlendirme yapacaktır (Varvara Arnavut, B. No: 2014/7538,
13/9/2017, § 48; Agavni Mari Hazaryan
ve diğerleri, §§ 111-120).
34. Agavni Mari Hazaryan
ve diğerleri kararında başvurucuların uyuşmazlık konusu taşınmazın
mülkiyetini 1958 yılında kaybettiklerine ve 1975 yılında bu işleme karşı
açtıkları davanın da reddedildiğine vurgu yapılmıştır. Anayasa Mahkemesi bu
sebeple başvurucuların mülkiyet hakkına konu ettikleri taşınmazla hukuki
ilişkilerinin Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruları incelemeye başladığı
23/9/2012 tarihinden 41 yıl önce kesilmiş olduğu ve daha sonra açtıkları
davanın ise etkili ve başarı şansı sunan yeni bir hukuk yolu olmadığı
gerekçeleriyle mülkiyet hakkına yönelik şikâyetin zaman bakımından yetkisi
dışında kaldığı sonucuna varmıştır (Agavni Mari Hazaryan ve
diğerleri, §§ 118-120).
35. Emine Görgülü
(B. No: 2014/5871, 6/7/2017) kararında da başvurucu, vakıf evladı olduğunun
tespiti ve vakfa mütevelli olarak atanması talebinin reddedilmesinden
yakınmıştır. Anayasa Mahkemesi mülkiyet hakkına müdahale teşkil eden başvuruya
konu mülhak vakfın mazbut vakıflar arasına alınmasına ilişkin sürenin fiilen
30/11/1965 tarihinde sona erdiğine işaret etmiştir. Sonuç olarak başvurucunun
vakfa yönetici olarak atanma talebine ilişkin hukuk yolunun da başarı şansı
bulunan, etkin bir başvuru yolu olmadığı vurgulayarak başvurunun zaman
bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir (Emine Görgülü, §§ 31-54).
2. İlkelerin Olaya
Uygulanması
36. Somut olayda ise İzmir 1 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesi
3/4/2003 tarihinde başvurucunun suçtan elde ettiği mal varlığının devlete
intikaline karar vermiş, bu karar temyiz incelemesi neticesinde onanarak
kesinleşmiştir. Bu çerçevede yargılama sonrası MASAK raporlarına göre
başvurucunun mal varlığı tespit edilmiş ve üç adet taşınmazı ile banka
hesabındaki parası 2005 ile 2007 yılları arasında devam eden süreçte devlete
intikal ettirilerek müsadere kararının infazı tamamlanmıştır.
37. Bu arada müsadereye ilişkin infaz süreci devam ederken 2005
yılında 5237 sayılı Kanun"un yürürlüğe girmesi üzerine uyarlama yapılması talep
edilmiş ve Mahkemenin 19/4/2012 tarihli kararı ile aynı şekilde müsadere kararı
verilmiş, bu karar Yargıtay 9. Ceza Dairesince 28/11/2014 tarihinde onanarak
kesinleşmiştir. Ancak Yargıtayca onanan ilk derece
mahkemesinin kararında müsadere yönünden aynı hükmün verildiğine ve yapılan
yasal değişiklikle başvurucu lehine bir durumun söz konusu olmadığına özellikle
dikkat çekilmiştir.
38. Dolayısıyla başvurucunun şikâyet ettiği suçtan elde edilen
mal varlığının müsaderesine ilişkin sürecin Anayasa Mahkemesinin zaman
bakımından yetkisinin başladığı 23/9/2012 tarihinden önce sona erdiği
anlaşılmaktadır. Diğer taraftan somut olayda uyarlama sürecinin müsadere edilen
eşyanın iadesi veya tazminini gerektirir yeni bir başvuru yolu da oluşturmadığı
görülmektedir. Bu durumda başvuruya konu mülkiyet hakkına müdahale teşkil eden
müsadere sürecine ilişkin bireysel başvurunun Anayasa Mahkemesinin zaman
bakımından yetkisi kapsamında olduğunun kabul edilmesi mümkün değildir.
39. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik
koşulları yönünden incelenmeksizin zaman
bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar
verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın zaman bakımından yetkisizlik nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA
10/10/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
