

Esas No: 2015/17761
Karar No: 2015/17761
Karar Tarihi: 8/5/2019
AYM 2015/17761 Başvuru Numaralı A.A.K. Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
A.A.K. BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2015/17761) |
|
Karar Tarihi: 8/5/2019 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Burhan ÜSTÜN |
|
|
Hicabi DURSUN |
|
|
Kadir ÖZKAYA |
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
Raportör |
: |
M. Serhat MAHMUTOĞLU |
Başvurucu |
: |
A.A.K. |
Vekili |
: |
Av. Salih EFE |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, öldürülme ya da kötü muameleye maruz kalma riski
bulunan ülkeye sınır dışı etme kararı alınması nedeniyle kötü muamele
yasağının; koşulları oluşmadığı hâlde idari gözetim altında tutulma nedeniyle
de kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 18/11/2015 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvurucu, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün
(İçtüzük) 73. maddesi uyarınca sınır dışı işleminin yürütmesinin tedbiren durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
4. Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca tedbir talebinin Bölüm
tarafından karara bağlanması gerekli görüldüğünden İçtüzük"ün
73. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca başvurunun kabul edilebilirlik
incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
5. Bölüm tarafından İçtüzük"ün 73.
maddesi uyarınca sınır dışı işleminin tedbiren
durdurulmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve ilgili
kurumlardan temin edilen bilgilere göre olaylar özetle şöyledir:
9. Başvurucu 1985 doğumlu olup İran İslam Cumhuriyeti
vatandaşıdır.
10. Başvurucu, 13/10/2013 tarihinde eşi S.R. ile birlikte din
değiştirdiği için ülkesinde baskı gördüğü ve cezalandırılma tehlikesi altında
olduğu gerekçesiyle kaçarak Türkiye’ye gelmiştir.
11. Başvurucu, Türkiye"ye gelişinin hemen akabinde Birleşmiş
Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğine (BMMYK) başvuruda bulunarak din
değiştirdiği için ülkesinde yaşamının tehlikede olduğunu belirtmiş ve
uluslararası koruma talebinde bulunmuştur. Başvuru belgelerinin ekinde
başvurucunun Hristiyanlık dinine mensup olduğunu belirten, farklı kiliselerden
alınmış referans mektupları sunulmuştur.
12. BMMYK, başvurucuyu ikamet ili olarak belirlediği Bilecik"e
yönlendirmiş; başvurucudan uluslararası koruma başvurusu sonuçlanana kadar bu
ilde ikamet etmesini ve bu şehirde yaşadığının kontrol edilebilmesi için her
hafta kolluk birimine müracaat ederek imza atmasını istemiştir.
13. Başvurucu, Bilecik"te üç ay süreyle yaşadıktan sonra temel
ihtiyaçlarını karşılayamadığı gerekçesiyle herhangi bir bildirimde
bulunmaksızın Sakarya"ya taşınmış ancak her hafta imza atmak üzere Bilecik"e
gidip gelmiştir.
14. Başvurucunun eşi S.R. Sakarya"daki bir kuaförde çalışmaya
başlamış; işyerinde dinlerle ilgili yaptığı konuşmalar nedeniyle bir müşterinin
şikâyeti üzerine Sakarya İl Emniyet Müdürlüğü tarafından 3/5/2015 tarihinde
,Hristiyanlık propagandası yaptığı sırada hakaret suçunu işlediği gerekçesiyle
hakkında adli soruşturma başlatılmıştır.
15. Bu çerçevede Sakarya Valiliği İl Göç Müdürlüğü tarafından
başvurucunun ikamet ilini izinsiz terk ettiği gerekçesiyle sınır dışı
edilmesine karar verilmiş; başvurucu ve eşi 11/5/2015 tarihinde sınır dışı
edilmek üzere Sabiha Gökçen Havalimanı"na götürülmüştür. Burada BMMYK
yetkililerinin olaya müdahil olması ve başvurucunun eşinin havalimanında
baygınlık geçirmesi üzerine sınır dışı işlemi gerçekleştirilememiştir.
16. Bunun üzerine Ankara Valiliği Göç İdaresi Müdürlüğü
tarafından kamu düzeni ve kamu güvenliği bakımından tehdit oluşturduğu
gerekçesiyle 22/5/2015 tarihinde Ankara"ya sevk edilen başvurucu hakkında yeni
bir sınır dışı etme ve idari gözetim altına alma kararı daha alınmıştır. Bu
sırada başvurucu ve eşi hakkında hakaret suçundan cezalandırılmaları istemiyle
Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kamu davası açılmıştır.
17. Öte yandan BMMYK"nın 12/5/2015
tarihli kararı ile başvurucunun uluslararası koruma ve güvenli üçüncü ülkeye
yerleştirilme talebi kabul edilmiştir. Başvurucunun ve eşinin güvenli üçüncü
ülkeye yerleştirilmesine ilişkin süreç devam etmektedir.
18. Başvurucu 22/5/2015 tarihli sınır dışı etme kararına karşı
Ankara 1. İdare Mahkemesinde 3/6/2015 tarihinde (süresi içinde) Avukat Salih
Efe aracılığıyla adli yardım talepli iptal davası açmıştır.
19. Ankara 1. İdare Mahkemesi 10/6/2015 tarihli ara kararında
davacıdan adli yardım konusunda menşe ülkesi ile Türkiye arasında karşılıklılık
ilkesinin olup olmadığını ve maddi durumunun dava açmaya elverişli olup
olmadığını belgelendirmesini, davacı vekilinden de başvurucuyu temsil etmeye
yetkili olduğunu gösteren vekâletname veya baro görevlendirme yazısını barodan
temin ederek dosyaya ibraz etmesinin istenmesine (beş gün içinde) karar vermiştir.
20. Ara kararının tebliğinin ardından başvurucu vekili
tarafından ara kararının gereğinin yerine getirilmesi amacıyla 9/7/2015
tarihinde Ankara Barosuna talep dilekçesi yazılmış; Ankara Barosundan beş
günlük süre içinde avukat görevlendirme hususunda belge temin edilemeyeceğinin
anlaşılması üzerine bu kez 14/7/2015 tarihinde başvurucunun kendi adına
(avukatsız) 22/5/2015 tarihli sınır dışı etme kararının iptali için Ankara 1.
İdare Mahkemesinde (E.2015/1996, K.2015/1614) ikinci kez dava açılmıştır.
21. Başvurucu tarafından vekili aracılığıyla yasal süresi içinde
açılan birinci davanın dilekçesi, Ankara 1. İdare Mahkemesinin 27/7/2015
tarihli E.2015/487 sayılı kararıyla bir üst paragrafta belirtilen eksikliklerin
giderilmemesi ve dilekçenin usulüne uygun olarak düzenlenmemesi nedenleriyle
usulden reddedilmiştir.
22. Başvurucu tarafından bizzat 14/7/2015 tarihinde açılan dava
ise (Ankara 1. İdare Mahkemesi, E.2015/1996, K.2015/1614) sınır dışı etme
kararının alındığı tarihten itibaren on beş günlük dava açma süresinde
açılmadığı gerekçesiyle 17/9/2015 tarihinde süre aşımından reddedilmiştir.
23. Sonuç olarak başvurucu tarafından 22/5/2015 tarihli sınır
dışı etme kararının iptali amacıyla açılan her iki dava da Ankara 1. İdare
Mahkemesi tarafından usulden reddedilmiştir.
24. Bu karar başvurucuya 6/11/2015 tarihinde tebliğ edilmiş olup
başvurucu 18/11/2015 tarihinde süresi içinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
25. İlgili hukuk için bkz. Yusuf
Ahmed Abdelazim Elsayad, (B. No: 2016/5604, 24/5/2018, §§ 37,
38); A.A. ve A.A. ([GK], (B. No:
2015/3941, 1/3/2017, §§ 28-38); T.T. (B.
No: 2013/8810, 18/2/2016, §§ 22-25); B.T. ([GK],
B. No: 2014/15769, 30/11/2017, §§ 19-38) kararları.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
26. Mahkemenin 8/5/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi
27. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler
dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini
ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun
olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
.
B. Kötü Muamele Yasağı ve
Etkili Başvuru Hakkı Yönünden
1. Başvurucunun İddiaları
28. Başvurucu; İran İslam Cumhuriyeti vatandaşı olduğunu,
Türkiye"ye gelmek zorunda kalmadan yaklaşık altı ay önce Hristiyanlık dinine
geçtiğini, bunun üzerine ülkesinde eşinin bir süre tutuklu kaldığını ifade
etmiştir.
29. Başvurucu; din değişikliğinde bulunanların veya devletin din
ve mezhep anlayışını eleştirenlerin ülkesinde kırbaç, hapis ve idam gibi çok
ağır cezalarla cezalandırıldığını belirtmektedir.
30. Başvurucu; gerek Türkiye ulusal basınında yer alan bazı
haberlere gerekse uluslararası insan hakları örgütlerinin raporlarına atıf
yaparak din değişikliğinde bulunanların genellikle idam cezasıyla
yargılandığını hatta bir kısmının idam edildiğini ileri sürmüştür.
31. Başvurucu; avukatı aracılığıyla açtığı davada adli yardım
talebinin kabul edilmediğini ve barodan kendisine avukat görevlendirilmediğini,
bunun üzerine kendi adına dava açtığını fakat bunun da reddedildiğini, bu
süreçte kendisinin hiçbir kusurunun bulunmadığını iddia etmiştir.
32. Ayrıca başvurucu; BMMYK tarafından da üçüncü bir güvenli
ülkeye yerleştirilme talebinin kabul edildiğini, sınır dışı edilemeyecek
kişilerden olmasına rağmen bu süreçte haksız şekilde idari gözetim altında
tutulduğunu belirtmiştir.
33. Başvurucu, ülkesine geri gönderilmesi hâlinde maddi ve
manevi bütünlüğünün tehlikeye düşeceğini ileri sürmüş; sınır dışı işleminin tedbiren durdurulması, maddi ve manevi tazminat, kamuya
açık belgelerde kimliğinin gizli tutulması ile adli yardım taleplerinde
bulunmuştur.
2. Değerlendirme
34. Anayasa’nın "Kişinin
dokunulmazlığı, maddî ve manevî varlığı" kenar başlıklı 17. maddesinin birinci ve üçüncü
fıkraları şöyledir:
“Herkes,
yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
...
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse
insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tâbi tutulamaz.”
35. Anayasa’nın "Devletin
temel amaç ve görevleri" kenar
başlıklı 5. maddesi şöyledir:
“Cumhuriyeti
ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu
sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet
ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal
engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli
şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
36. Anayasa’nın "Temel
hak ve hürriyetlerin korunması" kenar başlıklı 40. maddesi şöyledir:
"Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri
ihlâl edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının
sağlanmasını isteme hakkına sahiptir.
Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi
kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.
Kişinin, resmî görevliler tarafından vâki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da, kanuna göre,
Devletçe tazmin edilir. Devletin sorumlu olan ilgili görevliye rücu hakkı
saklıdır."
37. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun sınır dışı edilmesi hâlinde
yaşamının ya da özgürlüğünün tehlikeye düşeceğine ilişkin iddiaları Anayasa"nın
17. maddesinin üçüncü fıkrası, sınır dışı etme kararının iptali için açılan
davaların esas incelemesi yapılmaksızın usulden reddedildiğine ilişkin
şikâyetleri ise Anayasa"nın 17. maddesiyle bağlantılı olarak 40. maddesi
kapsamında görülmüştür. Somut olayda öncelikli olarak etkili başvuru hakkı
bakımından bir inceleme yapılacaktır. Kötü muamele yasağı bakımından ayrıca bir
inceleme yapılıp yapılmayacağına etkili başvuru hakkı bakımından yapılan
incelemenin sonucuna göre karar verilecektir.
a. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
38. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kötü
muamele yasağıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
b. Esas Yönünden
i. Genel İlkeler
39. Genel ilkeler için bkz. A.A.
ve A.A.,§§ 54-72; Yusuf Ahmed Abdelazim Elsayad, §§ 51-67.
ii. İlkelerin Olaya
Uygulanması
40. Başvuru özetle ülkesine geri gönderilmesi hâlinde din
değiştirdiği gerekçesiyle kötü muameleye maruz kalınacağına ilişkin iddiaların
idari ve yargısal makamlar tarafından dikkate alınmadığına ilişkindir. Söz
konusu iddiaların ayrıntılı şekilde dile getirildiği, tedbir talebi aşamasında
savunulabilir nitelikte olduğu görülmektedir.
41. Somut olayda başvurucu, Ankara 1. İdare Mahkemesinde sınır
dışı etme kararının iptali amacıyla aynı konuda birbirini takip eden iki ayrı
dava açmıştır.
42. Ankara 1. İdare Mahkemesi, başvurucunun vekili aracılığıyla
açtığı birinci davada vekâletname sunulması ya da Ankara Barosundan avukat
görevlendirme yazısının temin edilmesi için beş günlük süre vermiştir.
Başvurucu beş günlük süre dolmadan bu kez kendi adına (avukatsız olarak) aynı
davayı yeniden ikame etmiştir.
43. Başvurucunun açtığı ve bireysel başvuruya konu ettiği ikinci
dava ise sınır dışı etme kararının tebliğinden itibaren on beş günlük dava açma
süresi geçtiğinden bahisle İdare Mahkemesi tarafından reddedilmiştir.
44. Sonuç olarak başvurucunun açtığı davaların her ikisi de
esasa girilmeden reddedilmiş, başvurucunun ülkesine geri gönderilmesi hâlinde
kötü muameleye maruz kalacağına dair iddiaları ilk derece mahkemesi önünde
tartışılmamıştır.
45. Başvurucunun kendisi tarafından tamamlanması mümkün olmayan
bir eksikliği gidermek ve hak kaybına uğramamak adına beş günlük süre içinde
söz konusu eksikliği bertaraf etmek amacıyla yeniden dava açması ve bu karara
karşı da süresi içinde bireysel başvuruda bulunmuş olması karşısında kötü
muamele iddialarını inceletebilmek için kendisinden beklenen gayreti ve özeni
gösterdiği sonucuna varılmıştır.
46. Buna karşılık İdare Mahkemesinin kötü muamele iddialarının
yargı makamları önüne süresinde getirilip getirilmediğini aynı konuyla ilgili
açılmış ve önünde derdest birinci dava ile birlikte değerlendirmediği
anlaşılmaktadır. Dolayısıyla ilk derece mahkemesi tarafından usul kurallarının
katı yorumlanması nedeniyle Anayasa"nın 17. maddesinde güvence altına alınan
kötü muamele yasağının ihlal edilebileceğine ilişkin savunulabilir iddiaların
hiçbir şekilde değerlendirilme yoluna gidilmemesinin somut olay bakımından bu
hakla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkını kısıtladığı sonucuna
ulaşılmıştır.
47. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesiyle bağlantılı
olarak 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkının ihlal
edildiğine karar verilmesi gerekir.
48. Etkili başvuru hakkının ihlaline karar verilmesiyle birlikte
sınır dışı etme kararının uygulanması hâlinde kötü muamele yasağının ihlal
edileceğine ilişkin iddiaların İdare Mahkemesi tarafından araştırılabilmesi
imkânı ortaya çıkmıştır. Bu nedenle, ikincillik ilkesi gereği kötü muamele
yasağı bakımından bu aşamada ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek olmadığına
karar verilmesi gerekir.
C. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal
Edildiğine İlişkin İddia
49. Başvurucu, sınır dışı etme kararıyla birlikte idari gözetim
altına alındığını ve hukuka aykırı olarak özgürlüğünün kısıtlandığını ileri
sürmektedir.
50. Anayasa Mahkemesi, B.T. başvurusunda
idari gözetim altında tutulma yerlerinin yönetim, denetim ve işletilmesinin
İçişleri Bakanlığı tarafından yürütülen bir kamu hizmeti olduğunu, 6/1/1982
tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun 2. maddesine göre idari
işlem ve eylemlerden dolayı kişisel hakkı doğrudan etkilenenlerin idari yargıda
tam yargı davası açılabileceğini, teorik düzeyde mevcudiyeti tespit edilen bu
yolun -sırf bilgi eksikliği nedeniyle- fiiliyatta hiç işletilmemesinin etkisiz
olduğu biçiminde yorumlanamayacağını belirtmiş ve yabancının salıverilmesi
hâlinde etkili hukuk mekanizmasının tam yargı davası olduğunu ifade etmiştir (B.T., §§ 45-58).
51. Anayasa Mahkemesi aynı başvuruda, idari gözetimi sona
erdirilen başvurucunun hukuka aykırı olarak idari bir kararla özgürlüğünden
yoksun bırakılması nedeniyle uğradığını öne sürdüğü maddi ve manevi
zararlarının karşılanması bakımından başarı şansı sunma, yeterli giderim
sağlama kapasitesini haiz ve ulaşılabilir olduğu görülen tam yargı davası yolu tüketilmeden yapılan
başvuruların incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna varmıştır (B.T., § 73; A.A., B. No: 2014/18827, 20/12/2017, § 37).
52. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul
edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez
olduğuna karar verilmesi gerekir.
53. Bununla birlikte bu aşamada oluşan durum nedeniyle mevcut
başvuru yönünden işbu kararın ardından açılması muhtemel idari davanın süresine
ilişkin olarak bir hususun açıklığa kavuşturulması zorunluluğu hasıl olmuştur.
54. Öncelikle vurgulanmalıdır ki idari yargı yerlerinde açılacak
davaların süresine ilişkin koşulları incelemek ve idari davaların süresinde
açılıp açılmadığını değerlendirmek ilgili mahkemelerin takdirindedir. Öte
yandan inceleme konusu başvuruda olduğu gibi B.T.
kararındaki içtihat değişikliğinin Resmî Gazete"de
yayımlandığı 16/2/2018 tarihinden önce tam yargı davası yolu tüketilmeden,
doğrudan Anayasa Mahkemesine yapılan müracaatların başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez bulunmasını müteakiben açılacak
davalarda dava açma süresinin derece mahkemelerince bu kişilerin mahkemeye
erişim haklarının ihlaline neden olmayacak biçimde değerlendirilmesi
gerektiğine de işaret edilmelidir (B.T., §
59).
D. 6216 Sayılı Kanun"un
50. Maddesi Yönünden
55. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
“(1)
Esas inceleme sonunda, başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da
edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir…
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve
sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili
mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan
hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava
açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme,
Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak
şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
56. Anayasa Mahkemesinin Mehmet
Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 57-60) kararında,
Anayasa Mahkemesince bir temel hakkın ihlal edildiği sonucuna varıldığında
ihlalin ve sonuçlarının nasıl ortadan kaldırılacağının belirlenmesi hususunda
genel ilkelere yer verilmiştir.
57. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama ile maddi ve
manevi tazminat taleplerinde bulunmuştur.
58. Somut olayda Anayasa"nın 40. maddesinde güvence altına alınan
etkili başvuru hakkının ihlal edildiği, ihlalin ilk derece mahkemesi kararından
kaynaklandığı sonucuna varılmıştır.
59. İhlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için davanın
esası hakkında bir değerlendirme yapılarak geri gönderilecek ülkede gerçek bir
kötü muamele riskinin bulunup bulunmadığının araştırılması ve değerlendirilmesi
amacıyla yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunduğu anlaşıldığından
kararın bir örneğinin mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
60. Bununla birlikte 6458 sayılı Kanun’un 53. maddesinin (3)
numaralı fıkrasında 29/10/2016 tarihli ve 29872 sayılı Resmî Gazetede
yayımlanan 3/10/2016 tarihli ve 676 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı
Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile yapılan değişiklik
(1/2/2018 tarihli ve 7070 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler
Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine
Dair Kanun"un 31. maddesi uyarınca aynen kabul edilmiştir.) sonrasında
yabancının sınır dışı etme kararına karşı dava açma süresi içinde veya
yargılama sonuçlanıncaya kadar sınır dışı edilemeyeceği hükmüne bazı istisnalar
getirilmiştir.
61. Yeni durumda terör veya çıkar amaçlı suç örgütlerinin
yöneticisi, üyesi veya destekleyicisi olanlar, kamu düzeni, kamu güvenliği veya
kamu sağlığı açısından tehdit oluşturanlar, uluslararası kurum ve kuruluşlar
tarafından tanımlanan terör örgütleriyle ilişkili olduğu değerlendirilenler
bakımından sınır dışı edilmelerine karar verildiğinde dava açma süresi içinde
veya yargılama sonuçlanıncaya kadar sınır dışı edilemeyeceklerine dair hüküm
uygulanmayacaktır.
62. Somut olayda, idare mahkemelerinde yapılacak yeniden
yargılamalar sırasında başvurucunun sınır dışı edilmesinin önünde herhangi bir
engel bulunmamaktadır (Y.T. [TK],
B. No: 2016/22418, 1/11/2016). Başvurucunun geri gönderileceği ülkede gerçek
bir kötü muamele riski altında olup olmadığının araştırılacağı sürede sınır
dışı edilmesi hâlinde maddi veya manevi bütünlüğü bakımından ciddi bir tehlike
ortaya çıkabilecektir.
63. Bu durumda yeniden yargılama kararı verilmesinin ihlalin
sonuçlarının ortadan kaldırılabilmesi için yeterli olmadığı anlaşılmaktadır.
Ayrıca başvurucunun yargılama sonuçlanıncaya kadar sınır dışı edilmemesine de yeniden
karar verilmesi gerekir.
64. Yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi
zararları karşılığında başvurucuya net 10.000 TL manevi tazminat ödenmesine
karar verilmesi gerekir.
65. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için
başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal
arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucunun bu konuda herhangi bir belge
sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi
gerekir.
66. 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin
başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli
tutulması talebinin KABULÜNE,
B. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
C. 1. Kötü muamele yasağıyla bağlantılı olarak etkili başvuru
hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin
iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
D. Anayasa’nın 40. maddesinde güvence altına alınan etkili
başvuru hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
E. Kararın bir örneğinin etkili başvuru hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara
1. İdare Mahkemesine (E.2015/1996, K.2015/1614) GÖNDERİLMESİNE,
F. Yeniden yargılama sonuçlanıncaya kadar başvurucunun SINIR
DIŞI EDİLMEMESİNE,
G. Başvurucuya net 10.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, maddi
tazminat talebinin REDDİNE,
H. 2.475 TL vekâlet ücretinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
I. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
J. Kararın bir örneğinin İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel
Müdürlüğüne GÖNDERİLMESİNE,
K. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
8/5/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
