

Esas No: 2015/13454
Karar No: 2015/13454
Karar Tarihi: 20/3/2019
AYM 2015/13454 Başvuru Numaralı ADEM YOLCU VE DİĞERLERİ Başvurusuna İlişkin Karar
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
ADEM YOLCU VE
DİĞERLERİ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2015/13454) |
|
Karar Tarihi: 20/3/2019 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Engin
YILDIRIM |
Üyeler |
: |
Recep
KÖMÜRCÜ |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Recai AKYEL |
|
|
Yıldız
SEFERİNOĞLU |
Raportör |
: |
Volkan
ÇAKMAK |
Başvurucular |
: |
1. Adem YOLCU |
|
|
2. Onur
ÖZTÜRK |
|
|
3. Yasin
ŞİŞİK |
Vekilleri |
: |
Av. Cavit
ÇALIŞ |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, idarenin mali sorumluluğuna ilişkin olarak açılan
davada yerleşik içtihada aykırı karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma
hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvurular 7/8/2015 ve 12/10/2015 tarihlerinde yapılmıştır.
3. Başvurular, başvuru formları ve eklerinin idari yönden
yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuşlardır.
4. 2015/13450 ve 2015/16174 numaralı bireysel başvuru dosyaları,
aralarında konu yönünden hukuki irtibat bulunması nedeniyle 2015/13454 numaralı
bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmiş olup inceleme 2015/13454 numaralı
bireysel başvuru dosyası üzerinden yürütülmüştür.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm
tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve
esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına
(Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar
özetle şöyledir:
9. Başvurucular 2010 ve 2012 yılları arasında Astsubay Meslek
Yüksek Okulu bünyesinde eğitime başlamışlardır.
10. Başvurucuların güvenlik soruşturması ve sağlık koşulları
gibi gerekçelerle Astsubay Meslek Yüksek Okulu ile ilişiği kesilmiştir.
11. Başvurucular ilişik kesme işlemine karşı Askeri Yüksek İdare
Mahkemesi (AYİM) nezdinde iptal davası açmıştır. AYİM verdiği kararlarla ilişik
kesme işlemlerinin iptaline hükmetmiştir. İptal gerekçelerinde özetle
başvurucuların ilişiğinin kesilmesine neden olan rahatsızlıkların Gülhane
Askerî Tıp Akademisi Profesörler Kurulu tarafından düzenlenen rapor ile
doğrulanmadığı ve ilişik kesilmesine yeter derecede somut bilgi, belge
bulunmadığı ifade edilerek ilişik kesme işlemlerinin hukuka aykırı olduğu
sonucuna varılmıştır.
12. İptal kararı üzerine başvurucular Astsubay Meslek Yüksek
Okulu bünyesinde eğitimlerine kaldıkları yerden devam etmiş ve mezun olarak
astsubay çavuş rütbesiyle göreve başlamıştır.
13. Başvurucular göreve başlamalarının ardından hukuka
aykırılığı yargı kararıyla saptanmış işlem nedeniyle göreve geç başladıklarını
belirterek bir yıl boyunca mahrum kaldıkları maaş ve özlük haklarına ilişkin
zararın ödenmesi için Millî Savunma Bakanlığına başvuruda bulunmuştur.
14. Başvurucuların bu talebi cevap verilmemek suretiyle zımnen
reddedilmiştir.
15. Başvurucular zımnen ret işlemi üzerine AYİM nezdinde iptal
ve tazminat davası açmışlardır.
16. AYİM açılan davaları reddetmiştir.Ret
gerekçelerinde öncelikle hukuk devleti ilkesi gereği faaliyetlerini hukuka
uygun bir biçimde yürütmek zorunda olan idarenin bir işleminden dolayı hizmet
kusuruna dayalı olarak tazmin sorumluluğundan söz edilebilmesi için kural
olarak hukuka aykırılığın varlığının şart olduğu ifade edilmiştir. İdari
işlemin her hukuka aykırılık hâlinin hizmet kusuruna neden olmadığı; idari
işlemin sebep, konu ve maksat unsurları bakımından hukuka aykırı olması
hâllerinde hizmet kusurunun ve hizmet kusuruna dayalı tazmin sorumluluğun
oluşacağı, öğretideki baskın görüşün de bu doğrultuda olduğu hatırlatılmıştır.
Askerî öğrencilikten çıkarılmanın ders, sağlık, disiplinsizlik, güvenlik
soruşturması gibi çeşitli sebeplere dayalı olarak gerçekleştiği ve bu
hususlarda yapılan incelemeler sonucu çıkarılma sebebinin hukuka aykırı olduğunun
anlaşıldığı durumlarda askerî öğrencilik statüsünün sona erdirilmesini sağlayan
işleme karşı açılan davaların iptal kararları ile sonuçlandığı belirtilmiştir.
Somut olayda iptal kararının hukuki etki ve sonucunun başvurucuların eğitimine
döndürülmesi olgusu ile sınırlı olduğunun altı çizilmiştir. Başvurucuların
talebi kabul edilerek bir yıllık astsubay çavuş rütbesine denk gelen maaşın
ödenmesi kabul edilse bile nasıp düzeltilmesi yapılmaksızın bu talebin
karşılanmasının müteakip rütbelerde geç terfiye dayanılarak
yeni taleplerin ve davaların oluşmasını engellemeyeceği ifade edilmiştir.
Nihayetinde başvurucuların geç atanmasına bağlı olarak talep ettiği tazminatın
karşılanmasının mümkün olmadığı sonucuna varılarak ret gerekçesi
oluşturulmuştur.
17. Ret hükmüne yönelik karar düzeltme istemlerinin de
reddedilmesinin ardından süresi içinde bireysel başvuruda bulunulmuştur.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
1. İlgili Mevzuat
18. 4/7/1972 tarihli ve 1602 sayılı mülga Askeri Yüksek İdare
Mahkemesi Kanunu’nun "İdari davalar ve
yargı yetkisinin sınırı" kenar başlıklı 21. maddesinin ilgili
kısımları şöyledir:
" ... askeri hizmete ilişkin idari işlem
ve eylemlerden dolayı; yetki, sebep, şekil, konu ve maksat yönlerinden biri ile
hukuka aykırı olduklarından bahisle menfaatleri ihlal edilenler tarafından
açılacak iptal davaları, aynı idari işlem ve eylemlerin haklarını ihlal etmesi
halinde açılacak tam yargı davaları, doğrudan doğruya ve kesin olarak Askeri
Yüksek İdare Mahkemesinde çözümlenir ve karara bağlanır ."
19. 1602 sayılı mülga Kanunu’nun "İptal ve tam yargı davaları" kenar
başlıklı 42. maddesinin ilgili kısımları şöyledir:
" İlgililer, haklarını ihlal eden bir
idari işlem dolayısıyla Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde doğrudan doğruya tam
yargı davası veya iptal ve tam yargı davaları ile birlikte açabilecekleri gibi
ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine bu husustaki
kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği
veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı, icra tarihinden
itibaren altmış gün içinde tam yargı davası açabilirler. "
2. AYİM Kararları
20. Ankara Beytepe Jandarma Okullar
Komutanlığında uzman jandarma öğrencisi iken ilişiği kesilen ve ilişik kesme
işlemi yargı kararı ile iptal edilen davacının geç atanması sonucu statü
dışında geçirdiği sürelere ilişkin maaş ve özlük haklarına dair maddi zararın
ödenmemesi işlemine karşı açtığı davada Mahkeme 24/2/2009 tarihli ve E.2009/36,
K.2009/226 sayılı kararıyla davanın kabulüne karar vermiştir. Kararın
gerekçesinin ilgili kısımları şöyledir:
"T.C.Anayasanın
125 nci maddesinin son fıkrasına göre, idare kendi
eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür. Anayasada idarenin
sorumluluğunun hangi esaslara göre belirleneceği belirtilmemiş olup bu
meselenin çözümü öğretiye ve yargı kararlarına bırakılmıştır. Bugün idarenin
sorumluluğu hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkelerine
dayandırılmaktadır. İster hizmet kusuru ister kusursuz sorumluluk ilkelerine
dayandırılsın genel olarak idarenin tazmin borcunun doğabilmesi için bir
zararın mevcudiyeti, zarara yol açan eylemin idareye yüklenebilir nitelikte
olması ve zarar ile eylem arasında illiyet bağının bulunması zorunludur.
Davacının, hukuka aykırılığı mahkeme kararıyla saptanan bir idari tasarrufla
Uzman Jandarma Okulundan çıkarıldığı ve emsallerinden daha sonra göreve
başladığı maddi bir vakıadır. İdare ajanlarının hukuka aykırı güvenlik
soruşturması sonucunu esas olarak tesis ettikleri okuldan çıkarılma işlemi,
idarenin hizmet kusurunu ortaya koymaktadır. Davacının hukuka aykırı olarak
hakkında tesis edilen okuldan çıkarılma işlemi nedeniyle emsallerinden daha
sonra uzman jandarma çavuş nasbedilmek ve göreve
başlamak suretiyle statü dışında geçirdiği sürede uğradığı maddi zararının
idarece, hizmet kusuru esaslara göre giderilmesi gerektiği, bu nedenle, hukuka
aykırılığı Mahkememizce tespit edilen okuldan çıkarma işlemi nedeniyle
emsallerinden geç mezun olan davacının, emsallerine göre mahrum kaldığı
aylıkların kendisine ödenmemesi yönündeki işleminin iptaline karar verilmesi
gerektiği sonucuna ulaşılmıştır."
21. Hava Astsubay Meslek Yüksek Okulu öğrencisi iken ilişiği
kesilen ve ilişik kesme işlemi yargı kararı ile iptal edilen davacının geç
atanması sonucu statü dışında geçirdiği sürelere ilişkin maaş ve özlük
haklarına dair maddi zararın ödenmemesi işlemine karşı açtığı davada Mahkeme 15/5/2013
tarihli ve E.2013/454, K.2013/589 sayılı kararıyla davanın kabulüne karar
vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısımları şöyledir:
"İdari işlemden doğan tam yargı
davalarında da eylemden doğan tam yargı davalarında olduğu gibi idarenin tazmin
sorumluluğu, hizmet kusuru ve kusursuz sorumluluk kuram ve ilkelerine
dayanmaktadır.
Hukuk devleti ilkesi gereği faaliyetlerini
hukuka uygun bir biçimde yürütmek zorunda olan idarenin, bir idari işlemden
dolayı "hizmet kusuru"na dayalı olarak
tazmin sorumluluğundan söz edilebilmesi için kural olarak hukuka aykırılığın
varlığı şarttır. Ancak, bir idari işlemin herhangi bir yönden mevzuata ve hukuk
kurallarına aykırı olması halinin, her durumda ve tek başına hizmet kusurunun
varlığını kabule yeterli olup olmadığı, diğer bir ifadeyle idari işlemlerin
iptalini gerektiren nedenlerle hizmet kusurunu doğuran nedenler arasında tam
bir bağlılık ve ayniyet olup olmadığı hususunda öğretide bir fikir birliği
bulunmadığı görülmektedir.Ancak öğretide bu konuda
baskın görüş idari işlemlerdeki yetki, şekil unsurları ve usul bakımından
hukuka aykırılıkların, sonradan giderilebilir hukuka aykırılıklar olması
nedeniyle hizmet kusuru teşkil etmeyeceğinden, idarenin hizmet kusuruna dayalı
sorumluluğunun bulunduğundan da söz edilemeyeceği; idari işlemlerdeki sebep,
konu ve maksat unsurları bakımından hukuka aykırılıkların ise hizmet kusuruna
sebebiyet verdiği ve idarenin hizmet kusuruna dayalı tazmin sorumluluğunun
bulunduğu yönündedir.
Davacının hukuka ve mevzuata aykırılığı AYiM 2.Dairesinin 23.03.2011 tarih ve 2011/275 Esas,
2011/404 Karar sayılı kararıyla saptanan bir idari işlemle Astsubay Meslek
Yüksek Okulundan çıkarıldığı ve bu nedenle emsallerinden geç göreve başladığı
maddi bir vakıadır. Bu nedenle tesis edilen okuldan çıkarılma işlemi, idarenin
hizmet kusurunu ortaya koymaktadır. Davacının hukuka aykırı olarak hakkında
tesis edilen okuldan çıkarılma işlemi nedeniyle emsallerinden geç Astsubaylığa nasbedilmek ve göreve geç başlamak suretiyle statü dışında
geçirdiği süreye ilişkin uğradığı zararların idarece hizmet kusuru esaslarına
göre tazmini gerektiği, bu nedenle, hukuka aykırılığı Mahkememizce tespit
edilen okuldan çıkarma işlemi nedeniyle emsallerinden geç mezun olan davacının,
emsallerine göre mahrum kaldığı aylıkların kendisine ödenmemesi yönündeki
işleminin iptaline karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine
ulaşılmıştır."
22. Mahkemenin 8/5/2013 tarihli ve E.2013/355, K.2013/568
sayılı; 8/5/2013 tarihli ve E.2012/1200, K.2013/564 sayılı; 20/3/2013 tarihli
ve E.2012/1099, K.2013/349 sayılı; 27/3/2013 tarihli ve E.2012/1100, K.2013/379
sayılı; 20/3/2013 tarihli ve E.2012/1101, K.2013/350 sayılı; 2/7/2014 tarihli
ve E.2013/1833, K.2014/1040 sayılı kararları da yukarıda alıntısı yapılan karar
(bkz. § 23) ile benzer uyuşmazlıklara ilişkin olup aynı gerekçeye sahiptir.
23. Sözleşmeli subay adaylığına son verilmesine ilişkin işlemi
yargı kararı ile iptal edilen davacının statü dışında geçirdiği sürelere
ilişkin maaş ve özlük haklarına dair maddi zarar ile işlem nedeniyle uğradığı
manevi zararın tazmini istemiyle açtığı davada AYİM Birinci Dairesi 18/6/2013
tarihli ve E.2013/217, K.2013/731 sayılı kararıyla davanın kabulüne karar
vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısımları şöyledir:
"Davacı hakkında tesis edilen ayırma
işlemi Dairemizin 25 Ekim 2011 gün ve E:2010/1111, K:2011/1683 sayılı kararıyla
hukuka aykırı bulunarak iptal edilmiştir. Hukuka aykırılığı mahkeme kararıyla
tespit edilen bu işlem nedeniyle davalı idarenin hizmet kusuru içinde bulunduğu
açıktır. Ayrıca iptal kararları, geriye yürür şekilde işlemi ortadan kaldıran
ve yargılama konusu işlemin hukuk aleminde hiç doğmaması sonuçlarını doğuran
kararlardır. İptal kararıyla, dava konusu ayırma işleminin tesis anından önceki
hukuki duruma dönülür. Bu bağlamda, davacının statü dışında geçirdiği süreye
ilişkin özlük haklarının ödenmesi, iptal kararının gereklerinden olup, davalı
idareyi bu hakların ödenmesi yükümlülüğü altına sokmaktadır.
...
İdarenin bir eylemi veya işlemi sonucu elem ve
ızdırap duyulması, haysiyet ve şerefin rencide
olması, manevi değerlerin ve yaşama zevkinin azalması manevi zarar teşkil
etmektedir. Bu bağlamda günlük yaşamı etkileyecek ölçüde üzüntü ve sıkıntı duyulmasınm da tazmini gereken bir manevi zarara neden
olacağının kabulü gerekmektedir."
B. Uluslararası Hukuk
1. Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi
24. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 6. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"Herkes davasının,
medeni hak ve yükümlülükleri ile ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda
kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla
kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından,hakkaniyete uygun ve kamuya açık olarak
makul bir süre içinde, görülmesini isteme hakkına sahiptir."
2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihadı
25. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre mahkeme
içtihatlarındaki değişim yargı organlarının takdir yetkisi kapsamında kalmakta
olup böyle bir değişiklik özü itibarıyla önceki çözümün tatminkâr bulunmaması
anlamına gelir (S.S. Balıklıçeşme
Beldesi Tarım Kalkınma Kooperatifi ve diğerleri/Türkiye, B. No:
3573/05..., 30/11/2010, § 28). Ancak yerleşmiş yargısal pratiğin de içtihat
değişikliğinin gerekçelendirildiği kararda dikkate alınması gerekir (Atanasovski/Makedonya Eski Yugoslav Cumhuriyeti, B.
No: 36815/03, 14/1/2010, § 38). Bu bağlamda aynı hususta daha önce çıkan
kararlardan farklı bir hüküm kurulması hâlinde mahkemelerce bu farklılaşmaya
ilişkin makul bir açıklama getirilmesi gerekmektedir (Stoilkovska/Makedonya Eski Yugoslav Cumhuriyeti, B.
No: 29784/07, 18/7/2013, § 49).
26. AİHM, hukuki belirlilik şartının ve meşru beklentilerin
korunması gereğinin yerleşik içtihadın sürdürülmesini içermediğinin altını
çizmekte ancak iyi temellere oturmuş yerleşik içtihadın varlığının yüksek
mahkemeye içtihattan ayrılmayı haklılaştıran daha
sağlam gerekçeler açıklama görevi yüklediğini ifade etmektedir. AİHM"e göre yüksek mahkemenin yerleşik içtihattan farklı
karar verilmesinin sebebi hakkında başvurucuya detaylı açıklama yapma
sorumluluğu bulunmaktadır (Atanasovski/Makedonya Eski Yugoslav Cumhuriyeti, §
38).
V. İNCELEME VE GEREKÇE
27. Mahkemenin 20/3/2019 tarihinde yapmış olduğu toplantıda
başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların
İddiaları
28. Başvurucular; idarenin hukuka aykırı işlemi nedeniyle statü
dışında geçen sürelerde uğranılan maddi zararlara ilişkin olarak AYİM nezdinde
açılan davalarda istikrarlı bir biçimde maddi tazminata hükmedildiğini,
başvuruya konu yargılama sürecinde ise yeterli bir açıklamada bulunulmadan, makul
bir gerekçe gösterilmeden içtihada aykırı karar verildiğini belirterek adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
B. Değerlendirme
29.Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes,
meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı
veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
30. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan
hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini
kendisi takdir eder (Tahir Canan,
B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16).
31. Başvuruya konu yargılama sürecinde AYİM tarafından, benzer
durumlarda verilen kararlardan (bkz. §§ 20, 23) farklı bir sonuca varıldığı
açıktır. Bununla birlikte, yargı kararı ile iptal edilen işlemler nedeniyle
açılan maddi tazminat davalarında AYİM daireleri tarafından birbiriyle çelişen
kararların verildiği ve bu durumun yerleşik bir hâl aldığı ortaya
konulamamıştır. Bu hâle göre AYİM içtihatlarında derin ve devamlı bir içtihat farklılığının bulunduğu
söylenemez. Bu bağlamda iddiaların özü, AYİM"in
benzer maddi tazminat davalarında sergilediği yaklaşımının aksine bir
değerlendirme yapmasına karşın bu hususa dair makul, açıklayıcı bir gerekçe
belirtmediği hususlarına yönelik olduğundan şikâyet maddi tazminat isteminin
reddine ilişkin kısım yönünden adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri
olan gerekçeli karar hakkı kapsamında değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik
Yönünden
32. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine
karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan adil
yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna
karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
33.Anayasa"nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil
yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından
açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa"nın 36. maddesine "... adil yargılanma" ibaresinin
eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye"nin taraf olduğu uluslararası
sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine
dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Sözleşme"nin 6. maddesinin (1) numaralı
fıkrasındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkının kapsamına gerekçeli karar
hakkının da dâhil olduğu AİHM"in birçok kararında
vurgulanmıştır. Dolayısıyla Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil
yargılanma hakkının gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsadığının kabul
edilmesi gerekir (Abdullah Topçu,
B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75).
34. Anayasa"nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında da “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli
olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma
yükümlülüğü yüklenmiştir. Anayasa’nın bütünlüğü ilkesi gereği anılan Anayasa
kuralı da gerekçeli karar hakkının değerlendirilmesinde gözönünde
bulundurulmalıdır (Abdullah Topçu,
§ 76).
35. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde
yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamakta; tarafların muhakeme
sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip
incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda kendi adlarına
verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de
gerekli olmaktadır (Sencer Başat ve
diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).
36.Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen
her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı şekilde yanıt verilmesi
gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine sunulan
tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin
Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) davanın esas sorunlarının
incelenmiş olduğu gerekçeli karardan anlaşılmalıdır.
37.Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği
davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut
bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması,
başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde
davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile
yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve
diğerleri, § 35).
38.Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu
kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve
yeterli bir yanıt vermemesi veya yanıt verilmesini gerektiren usul
veya esasa dair iddiaların cevapsız bırakılmış olması hak ihlaline neden
olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri,
§ 39).
39. Diğer taraftan yargısal kararlardaki değişiklikler, hukukun
dinamizmini ve mahkemelerin yaklaşımlarını yaşanan gelişmelere uyarlama
kabiliyetlerini yansıtması yönüyle olumludur. Bu değişiklikler yargı
organlarının takdir yetkisi kapsamında olup öz itibarıyla önceki çözümün tatminkâr
bulunmaması anlamına gelmektedir. Ancak uygulamadaki birlikteliği sağlamaları
beklenen yüksek mahkemeler içinde yer alan dairelerin benzer davalarda tatmin
edici bir gerekçe göstermeksizin farklı sonuçlara ulaşmaları ihtimale dayalı ve
birbirine zıt sonuçları ortaya çıkartır. Bu ise hukuki belirlilik ve
öngörülebilirlik ilkelerine ters düşecektir. Ayrıca böyle bir algının toplumda
yerleşmesi hâlinde bireylerin yargı sistemine ve mahkeme kararlarına duymaları
beklenen güven zarar görebilir. Bu bağlamda aynı hususta daha önce çıkan
kararlardan farklı bir hüküm kurulması hâlinde mahkemelerce bu farklılaşmaya
ilişkin makul bir açıklamanın getirilmesi gerekmektedir (Türkan Bal [GK], B. No: 2013/6932,
6/1/2015, §§ 53, 55, 64).
40. Anayasa Mahkemesinin norm denetimi ve bireysel başvurularda
(Ercan Din, B. No: 2014/94,
8/6/2016; Semra Bekiroğlu ve diğerleri,
B. No: 2013/6717, 16/12/2015; Ahmet Gül ve
diğerleri, B. No: 2014/1182, 22/9/2016) hukuki güvenlik ve
belirlilik kavramının mahkeme kararlarında makul bir istikrarın sağlanması
hususu ile de doğrudan ilgili olduğu, yargı makamlarının benzer davalarda daha
önceki kararlarıyla kabul edilebilir oranlarda uyumlu kararlar vermesi
gerektiği, mahkeme kararlarında istikrarlı değerlendirmelerin dışındaki bir
yaklaşımın hukukun dinamik yorumuyla uyumlu ve gelişmeye yönelik olarak
verildiğinin yeterli ve makul gerekçeyle açıklanması gerektiği yönünde
değerlendirmeler yaptığı anlaşılmaktadır.
b. İlkelerin Olaya
Uygulanması
41. Somut olayda sağlık koşulları ve güvenlik soruşturması
gerekçe gösterilerek eğitim süreci sonlandırılan başvurucular, ilişik kesme
işleminin yargı kararı ile iptal edilmesi üzerine eğitimine devam etmiş ve
astsubay çavuş rütbesiyle atanmıştır. Başvurucular, hukuka aykırılığı yargı
kararı ile saptanan işlem nedeniyle bir yıl geç atanması sonucu uğradığı maddi
zararın tazmini istemiyle dava açmıştır. Mahkeme, iptal kararının hukuki etki
ve sonucunun başvurucunun Astsubay Temel Askerlik ve Astsubaylık Anlayışı
Kazandırma Eğitimi"ne (ASTASAK) döndürülmesi olgusu ile sınırlı olduğunu ve
herhangi bir nasıp düzeltme işlemi yapılmaksızın astsubaylık özlük haklarına
karşılık gelen tazminatın ödenmesinin mümkün olmadığını belirtmiştir. Mahkeme
ayrıca bir yıllık astsubay çavuş rütbesine denk gelen maaşın ödenmesi kabul
edilse bile bu talebin karşılanmasının müteakip rütbelerde geç terfiye dayanılarak yeni taleplerin ve davaların oluşmasını
engellemeyeceğini ifade ederek davayı reddetmiştir.
42. AYİM tarafından benzer uyuşmazlıklarda somut davadan önce
verilen kararlara bakıldığında (bkz. §§ 20-23) konuya ilişkin içtihadın öz
olarak hukuka aykırı işlem nedeniyle meydana
gelen geç atamalar sonucu açılan tazminat davalarının nasıp düzeltmeye ilişkin
bulunmadığı ve yargı kararı ile
hukuka aykırılığı saptanan bu işlemler nedeniyle uğranılan zararların iptal
kararı ile işlemin tüm sonuçlarının ortadan kaldırılması bağlamında idarece
hizmet kusuru esaslarına göre tazmini gerektiği yönünde olduğu görülmektedir.
43. Somut yargılama sürecinde ise Mahkeme; ilişik kesme işlemine
yönelik verilen iptal kararının hukuki etki ve sonucunun yalnızca ilişiğin
kesildiği eğitim sürecinde geri döndürülmek ile sınırlı olduğunu, işlem
nedeniyle uğranılan özlük haklarına dair maddi zararın nasıp düzeltme
yapılmadan ödenemeyeceğini, ödense dahi bunun daha sonra terfi dönemlerinde
açılacak davaları engellemeyeceği sonucuna varmıştır. AYİM"in
hukuka aykırılığı yargı kararı ile saptanan işlem nedeniyle açılan tazminat davasında
ulaştığı sonucun konuyla ilgili olarak verilen önceki tarihli kararlardan
farklı olduğu anlaşılmaktadır.
44. Yukarıda alıntısı yapılan ilkeler uyarınca yargısal
kararlardaki değişiklikler, hukuki dinamizm ve mahkemelerin yaklaşımlarını
yaşanan gelişmelere uyarlama kabiliyetlerini yansıtması yönüyle olumlu olmakla
birlikte benzer davalarda farklı sonuçlara ulaşılması hâlinde bu durumun tatmin
edici bir gerekçeyle açıklanması gerekmektedir.
45. AYİM, yargı kararı ile hukuka aykırılığı saptanan işlemler
nedeniyle oluşan zararlar konusunda istikrarlı olarak idarenin mali sorumluluğu
bulunduğu yönünde kararlar vermiştir. Bu nedenle hukuki belirlilik ilkesi
ışığında, başvurucu açısından yargı kararı ile iptal edilen işlem nedeniyle
oluşan maddi zararı için idarenin mali sorumluluğuna gidileceği olgusu dikkate
alınarak değerlendirme yapılması yönünde makul bir güvenin oluştuğunun kabulü
gerekir.
46. AYİM somut olayda idarenin hukuka aykırılığı yargı kararı
ile saptanmış işlemi nedeniyle hizmet kusuru kapsamında mali sorumluluğunu
tartışmamış, nasıp düzeltme açısından olayı ele almak suretiyle maddi zararın ödenmesinin kabulünün daha sonraki
tarihlerde terfi gecikmeleri nedeniyle açılacak davaları engellemeyeceği
şeklinde mevcut tazminat talebiyle ilgisi olmayan bir ihtimali kararına gerekçe
olarak almıştır.
47. Yargılama sürecinde hukuka aykırılığı yargı kararı ile
saptanan işlemler nedeniyle oluşan maddi zararlar için idarenin mali
sorumluluğunun bulunduğu yönünde AYİM kararlarının başvurucu tarafından
mahkemeye sunulduğu, dilekçelerde bu kararlardan örnekler verildiği
görülmektedir. Mahkeme tarafından ise ileri sürülen itirazlara yönelik içtihat
değişikliğine gidildiği veya olayın koşullarında önceki kararlardan ayrılmayı
gerektirecek farklılıklar olduğu ya da alternatif bir yaklaşım sağlayan farklı
gerekçelere dayanıldığına dair idarenin mali sorumluluğuna yönelik herhangi bir
açıklamada bulunulmadığı anlaşılmaktadır.
48. Yukarıda açıklanan tespitlere göre AYİM"in
bireysel başvuruya konu kararında, önceki kararlarından farklı bir sonuca neden
ulaşıldığının başvurucu ve üçüncü kişiler tarafından objektif olarak
anlaşılmasına imkân verecek düzeyde yeterli açıklama yapılmadığı görülmektedir.
49. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların Anayasa’nın 36.
maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli
karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun"un 50. Maddesi Yönünden
50.30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"un 50. maddesinin (1) ve (2)
numaralı fıkraları şöyledir:
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun
hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı
verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması
gerekenlere hükmedilir…
(2)
Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını
ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye
gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde
başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması
yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa
Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan
kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir."
51. Anayasa Mahkemesinin
Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında Anayasa Mahkemesince bir temel
hakkın ihlal edildiği sonucuna varıldığında ihlalin ve sonuçlarının nasıl
ortadan kaldırılacağının belirlenmesi hususunda genel ilkelere yer verilmiştir
(detaylı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan,
§§ 57-60).
52. Başvurucular, yeniden yargılama yapılması ve tazminata
hükmedilmesi talebinde bulunmuştur.
53. Anayasa Mahkemesi AYİM tarafından yapılan yargılama sonucu
adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği
sonucuna varmıştır. Dolayısıyla somut başvuruda ihlalin mahkeme kararından
kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
54.
Bu durumda adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki
yarar bulunmaktadır. Buna göre yapılacak yeniden yargılama ise 6216 sayılı
Kanun"un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının
ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda derece mahkemelerince yapılması
gereken iş, öncelikle ihlale yol açan mahkeme kararının ortadan kaldırılması ve
nihayet ihlal sonucuna uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple
kararın bir örneğinin yeniden yargılama yapılmak üzere ilgili mahkemeye
gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
55. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında
hukuki yarar bulunduğu sonucuna varıldığından tazminat talebinin reddine karar
verilmesi gerekir.
56. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 226,90 TL harç ve 2.475
TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 2.701,90 TL yargılama giderinin
başvuruculara ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın
KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 36. maddesinde hüküm altına alınan adil
yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin adil yargılanma hakkının ihlalinin
sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere
-Anayasa"nın geçici 21. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendinin (b) alt
bendi gereğince- yetkili idari yargı merciine GÖNDERİLMESİNE (Karar AYİM İkinci
Dairesinin 10/6/2015 tarihli ve E.2015/433, K.2015/977 sayılı; AYİM Birinci
Dairesinin 3/2/2015 tarihli ve E.2014/1309, K.2015/89 sayılı; AYİM İkinci
Dairesinin 11/2/2015 tarihli ve E.2014/225, K.2015/363 sayılı kararlarına ait
dava dosyaları ile ilgilidir.),
D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. 226,90 TL harç ve 2.475 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam
2.701,90 TL yargılama giderinin BAŞVURUCULARA ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve
Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına,
ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine
kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
20/3/2019 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
